Перевод: с русского на турецкий

с турецкого на русский

çok kısa

  • 1 ультракороткий

    çok kısa
    * * *
    физ.

    ультракоро́ткие во́лны — çok kısa dalgalar

    Русско-турецкий словарь > ультракороткий

  • 2 ультракоротковолновый

    ультракоро́тково́лновый переда́тчик — çok kısa dalgalı verici

    Русско-турецкий словарь > ультракоротковолновый

  • 3 мимолётный

    kısa süren
    * * *

    мимолётная встре́ча — çok kısa (süren) bir buluşma

    Русско-турецкий словарь > мимолётный

  • 4 недолгий

    kısa; süreksiz

    но ра́дость моя́ была́ недо́лгой — ama sevincim fazla uzun sürmedi

    недо́лго — kısa bir süre

    он недо́лго про́жил — çok yaşamadı; ömrü kısa oldu

    недо́лго ду́мая — bir iki demeden

    Русско-турецкий словарь > недолгий

  • 5 скоро

    1) нареч. ( быстро) çabuk, hızlı
    2) нареч. ( вскоре) yakında, çok geçmeden; az / kısa zamanda

    ско́ро и ты э́то поймешь — yakında onu sen de anlarsın

    ско́ро он по́нял, что... —...ı kısa zamanda anladı

    он ещё не ско́ро придёт — gelmesine daha çok var

    3) → сказ. önümüz; neredeyse, hemen hemen

    ско́ро ле́то — önümüz yaz

    ско́ро ве́чер — neredeyse akşam olacak

    ско́ро стемне́ет — hemen hemen / neredeyse ortalık kararacak

    Русско-турецкий словарь > скоро

  • 6 небольшой

    büyük olmayan
    * * *
    1) врз küçük; ufak; kısa; az

    небольшо́й дом — küçük bir ev

    небольшо́й чино́вник — küçük / ufak bir memur

    небольшо́й отря́д — küçük bir müfreze

    небольшо́й переры́в — kısa bir aralık

    небольшо́й недоста́ток — küçük bir kusur, pürüz

    небольшо́й особнячо́к — konak yavrusu

    три рубля́ - де́ньги небольши́е — üç ruble çok bir para değil

    небольши́ми уси́лиями — az bir gayretle

    отта́ять на небольшу́ю глубину́ — az bir derine kadar çözülmek

    небольши́е шаги́ — kısa adımlar

    он небольшо́й охо́тник до чте́ния — okumaya pek meraklı değildir

    небольшо́й подъём — hafif bir yokuş

    ожида́ется небольшо́й дождь — hafif yağmur bekleniyor

    землетрясе́ние небольшо́й си́лы — hafif şiddette bir deprem

    ••

    за сто с небольши́м лет — yüz yıldan biraz fazla bir süre içinde

    Русско-турецкий словарь > небольшой

  • 7 за

    1) ( на ту сторону) arkasına; ardına; ötesine; dışına ( за пределы)

    поста́вить что-л. за шкаф — dolabın arkasına koymak

    распространи́ться за Ура́л — Uralların ötesine yayılmak

    пое́хать за́ город — şehir dışına gitmek; kıra gitmek

    2) ( по ту сторону) arkasında; ardında; ötesinde; dışında ( за пределами)

    за гора́ми — dağların ardında

    реши́ть вопро́с за закры́тыми дверя́ми — sorunu kapalı kapılar ardında halletmek

    за облака́ми — bulutların ötesinde

    за́ городом — şehir dışında

    3) (около, у) başına; başında

    сиде́ть за столо́м — masa başında oturmak

    сесть за пиани́но — piyano başına oturmak

    4) (до какого-л. временного или пространственного предела) kala; kalırken

    за день до сва́дьбы — düğüne bir gün kala

    за ми́лю до по́рта — limana bir mil kala

    5) ( на расстоянии) ötede; uzakta

    его́ за версту́ ви́дно! — bir fersah uzaktan görülür!

    6) (при указании на лицо, предмет, до которого дотрагиваются)...dan;...a

    взять кого-л. за́ руку — elinden / kolundan tutmak

    держа́ться за пери́ла — parmaklığa tutunmak

    7) (во время чего-л.)...da, sırasında

    за обе́дом — yemekte, yemek sırasında, yemek yerken

    я заста́л их за игро́й в ша́шки — onları dama oynarken buldum

    8) ( в течение)...da, içinde

    за́ год — bir yılda; bir yıl içinde

    да́нные за́ два го́да — iki yılın verileri

    впервы́е за пять лет — beş yıldan beri ilk kez

    за коро́ткое вре́мя — kısa zamanda

    за че́тверть ча́са — çeyrek saatte

    реши́ть зада́чу за мину́ту — problemi bir dakikada çözmek

    9) (вместо кого-л.) yerine; olarak (в качестве кого-л.)

    распиши́сь за него́ — onun yerine sen imzala

    рабо́тать за секретаря́ — katip olarak çalışmak

    есть за трои́х — üç kişinin yediğini yemek

    10) (в возмещение, в обмен)...a, karşılığında; için

    за де́ньги — para karşılığında

    за э́ти де́ньги он рабо́тать не бу́дет — bu paraya çalışmayacak

    надба́вка за сверхуро́чную рабо́ту — fazla mesai zammı

    он не хоте́л рабо́тать за таку́ю зарпла́ту — bu ücretle çalışmak istemiyordu

    покупа́ть нефть за до́ллары — petrolü dolar karşılığı almak

    купи́ть что-л. за рубль — bir rubleye almak

    продава́ть что-л. по рублю́ за килогра́мм — kilosunu bir rubleden satmak

    что / ско́лько он получа́ет за свой труд? — emeği karşılığında / emeğine ne alır?

    11) (ради, в пользу, во имя) için; uğruna; uğrunda

    борьба́ за незави́симость — bağımsızlık için / uğruna savaşım

    стоя́ть / выступа́ть за мир — barıştan yana olmak

    ты за каку́ю кома́нду (боле́ешь)? — hangi takımdansın?, hangi takımı tutuyorsun?

    ты за кого́? — kimden yanasın?

    12) (одно вслед за другим; преследуя) arkasından; ardından

    оди́н за други́м — birbiri arkasından

    идёт ме́сяц за ме́сяцем — aylar birbirini kovalıyor

    он идёт за на́ми — arkamızdan geliyor

    мы пошли́ за ним — ardına düştük

    чита́ть кни́гу за кни́гой — kitap üstüne kitap okumak

    13) (с целью получить, достать что-л.) için;...maya

    он пошёл за хле́бом — ekmek almaya gitti

    обрати́ться к кому-л. за по́мощью — yardım için birine başvurmak

    сходи́ за ребёнком — gidip çocuğu getir

    14) (по причине, вследствие) için,...dan dolayı / ötürü;...dığı için,...dığından (dolayı)

    за недоста́тком вре́мени — vakit dar olduğu için / olduğundan

    за неиме́нием ну́жных материа́лов — gerekli malzeme yokluğu nedeniyle

    уважа́ть кого-л. за хра́брость — cesareti için saymak

    за э́то он досто́ин похвалы́ — bundan dolayı övgüye layıktır

    извини́те меня за гру́бость — kabalığımı affediniz

    наказа́ние за мале́йшее неповинове́ние — en küçük bir itaatsizliğin cezası

    15) (свыше какого-л. предела) aşkın; fazla

    ему́ уже́ за со́рок — kırkını aşkın / geçkin

    (вре́мя) бы́ло за́ полночь — saat geceyarısını geçmişti

    боро́ться за свобо́ду — özgürlük için mücadele vermek

    движе́ние за мир — barış hareketi

    уха́живать за больны́м — hastaya bakmak

    следи́ть за игро́й — oyunu izlemek

    17) ( в тостах)...a; için

    за ва́ше здоро́вье! — sağlığınıza!

    за мир и дру́жбу! — barış ve dostluk için!

    ••

    за по́дписью Ивано́ва — İvanov imzalı

    за но́мером три — üç numaralı

    о́чередь за ва́ми — sıra sizde

    де́ло за деньга́ми — iş paraya kaldı

    проводи́ть вре́мя за чте́нием — vaktini okumakla geçirmek

    закры́ть за собо́й дверь — kapıyı üstüne kapatmak

    об э́том он был оповещён за неде́лю — bu kendisine bir hafta öncesinden duyuruldu

    о́чень рад за Вас — sizin için / hesabınıza çok sevindim

    что он за челове́к? — o, nasıl adamdır?

    что за гла́зки! — bunlar nasıl göz!

    мы прие́дем за ва́ми — sizi gelip alacağız

    кто отве́тствен за э́то? — bundan sorumlu kim?

    де́сять мину́т не счита́лись за опозда́ние — on dakika rötardan sayılmazdı

    быть за́мужем за... — karısı olmak

    Русско-турецкий словарь > за

См. также в других словарях:

  • çok kısa dalga — is. 2,9 m den 3,4 m ye (104 megahertze) kadar olan radyo dalgaları …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çok — sf. 1) Sayı, nicelik, değer, güç, derece vb. bakımından büyük ve aşırı olan, az karşıtı Bana matematik çok kolay geldi. F. R. Atay 2) zf. Aşırı bir biçimde Ben annemi çok severim. Birleşik Sözler çok anlamlı çok ayaklılar çokbilmiş çok çok …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kısa — sf. 1) Boyu, uzunluğu az olan, uzun karşıtı 2) Az süren, uzun olmayan Türk milleti en kısa zaman içinde yeni harflerle okumaya, yazmaya başladı. E. İ. Benice 3) Ayrıntısı çok olmayan Kısa bilgi. Kısa yazı. 4) is. Kısa olan şey Uzun lafın kısası.… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çok geçmeden — zf. Kısa bir süre sonra Çok geçmeden büyük ağabeyim bu anarşiye son vermek ihtiyacını duydu. R. N. Güntekin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kısa devre — is., fiz. Aralarında potansiyel farkı bulunan iki nokta, direnci çok küçük olan bir iletkenle birleştirildiğinde oluşan elektrik olayı …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bir ayak üstünde bin yalan söylemek (veya bir ayak üstünde kırk yalanın belini bükmek) — çok kısa sürede pek çok yalan söylemek Bir ayak üstünde kırk yalanın belini büktüğü hâlde para hesabına bir türlü akıl erdiremez, bakkala bozdurulan paranın gerisini daima eksik getirirdi. R. N. Güntekin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • göz açıp kapayıncaya kadar — çok kısa bir sürede Daha ileride denizin yüzünü birdenbire allak bullak eden akıntıya benzer bir çırpıntı oluyor, bu çırpıntı göz açıp kapayıncaya kadar kesiliyor. S. F. Abasıyanık …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kuş gibi uçup gitmek (veya uçmak) — 1) çok kısa süren bir hastalıkla ölmek 2) çok kısa sürmek, geçmek Baktım seneler kuş gibi uçuyor / Baktım sonum bir avuç toprak. B. Necatigil …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • dalga — is. 1) Deniz veya göl gibi geniş su yüzeylerinde genellikle rüzgâr, deprem vb.nin etkisiyle oluşan kıvrımlı hareket Rıhtıma vuran dalgaların temposu da içimdeki ölçüye uyuyor. H. Taner 2) Sıcak, soğuk, moda için belli bir süre etkili olan dönem… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • AKSER — (Kasir. den) (C: Akasır) En kısa, çok kısa …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • DENEN — Bir kişinin belinin bükülüp eğri olması. * Kolları çok kısa olmak. * Hayvanların ayakları kısa ve göğüsleri yere yakın olması …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»